There is a thing that happens when you tell someone that you are into making games. In their mind they probably go: "Games? These silly things on my phone? Or those power fantasy murder simulators? You make those?" Not that they judge you, or question your morals. They just don't know much about what you are talking about, and most of the time, also don't know that they don't know much about it. I like this thing when it happens. It is an opportunity to explain things. ThingsIf you are past your adolescent days of debating what art is, you know as well as I do that the question "What is art?" is not a good one. It's a question like "What is happiness?" or "What is hope?". Happiness is you feeling happy, which means nothing. You can feel content, you can feel at peace, you can be joyful or be having fun, or none above, and still call yourself happy without actually knowing what it exactly means. And that is fine. The words "happy", "hope", and "art" are among those that are useful to us only if they don't have an exact meaning.
A good question about art, however, would be "What is artistic about this?" For music, and theater, and literature, and cinema, everyone has an answer. It is pretty, it is aesthetically pleasing, it is clever. It requires coordination, coreography, effort. It makes me feel. Things that make you feel are things that are, no one would deny, artistic. Therefore, art. Art is not just whatever makes you feel. But whatever makes you feel, is in one way or another, art. Geçtiğimiz haftasonu Global Game Jam vardı, ben de GGJ Istanbul @BUG dahilinde bu oyun maratonuna katıldım. Cuma - Pazar arası, bütün dünyayla birlikte aynı tema üzerine oyunlar yaptık, birlikte çalıştık, design tartıştık ve uykusuzluktan geberdik. Sıcak ortam, tatlı muhabbetler ve iş birliği keyfinin yanında, bu sene GGJ benim için önemli bir ilke daha sebep oldu: kendim başıma oyun yaptım. Böyle kodlu modlu. Görselleri hariç her bir şeysini hallederekten, bu esnada Game Maker öğrenerekten. Tahminimden daha derin ve becerikli çıkan Game Maker: Studio ile ilgili düşüncelerimi muhtemel bir diğer yazıya bırakıp, şimdilik sadece yaptığım oyunu size sunmak istiyorum. GGJ'nin teması bu sene "What do we do now?" cümlesiydi. Ben tabii işi işgüzarlığa vurup hemen kendisini argo türkçeye çevirdim, ve "Napçaz şimdi?" ile karşılaştım. O noktadan sonra bir Nazan Öncel oyunu yapmamam imkansızdı. Nazan Öncel Simulator'da kendimizi Nazan Öncel'in yerine koyuyoruz, ve kendisinin hayatını ve kariyerini etkilemiş en büyük mücadelelerinden birine temsilen ortak oluyoruz. Nazan Önel, bidi bidi sallanarak kendisine doğru gelen küçük Sezen Aksu'lardan kaçmak zorunda, fakat onlara karşı kullanabileceği tek silah elindeki megafonu. Nazan, ne yapsın, Sezen'e doğru "Napçaz şimdi?" diye bağırıyor, fakat bu cümle tabii ki Sezen'i etkilemiyor, Sezen sadece bir "Banane!" çekiyor ve hayatına devam ediyor. Sezen Aksu'ları küçültüp patlatabilmek için Nazan SOL MOUSE TUŞUna tıklayarak önce bir "Napçaz şimdi?" diye bağırmalı, sonra da SAĞ MOUSE TUŞUyla bir "Aa-ah!" çekip o büyük ses dalgasını patlatmalı. SAĞ MOUSE TUŞUna basılı tutarak büyük ses dalgalarını yönlendirebilen Nazan, soldaki barı doldurup kırmızıyı gördüğünde SPACE tuşuna basarak bütün Sezen'leri de aynı anda duman edebilir. Sıkıntıya düştüğü anlarda ise SHIFT'e basılı tutarak daha hızlı hareket edebilir. Nazan Öncel Simulator'ı oyunun Global Game Jam sayfasından (ya da hemen şuradan) indirebilir, sevgi ve saygılarınızı ise bu yazının altına bırakabilirsiniz. Çok teşekkür ederiz, iyi oyunlar, SENİ GİDİ HAİN YAR Kalite ilginç bir kavram. Hem öznel, hem nesnel, hem tartışmalı, hem de el üstünde tutulan bir kavram. Birazdan bu kavramı çok öznel ve tartışmalı bir anlamıyla kullanacağım, bu yüzden şimdiden özür dilerim.
* Türk oyun "sektörü" ve yanlamasına alakalı diğer tüm alanlarla ilgili uzun süredir bazı temennilerim var. Örneğin, tarih boyunca neredeyse her zaman olduğunun aksine, üretilen işler birer para hevesi veya taklit olmaktan daha öte niyetlere sahne olsun istiyorum. Biri bir şey yaparken onu neden yaptığını, bir şeyin neden öyle olduğunu, bu karara nasıl vardığını anlatabilsin istiyorum. Fakat, ne kadar nezih ve çalışkan insanlarla dolu olursa olsun, bu "bilinçli üretim" safhasına geçmenin bir takım öngereksinimleri var gibi geliyor bana. Ben de elimden geldiğince bu öngereksinimleri karşılayacak konuma gelelim diye uğraşmak istiyorum, uğraşan insanlar ve oluşumlar bulayım istiyorum. Bulmadım da değil, ama yapacak iş çok.
Geçen ayın başında düzenlenen AmberJam güzel insanlar, özgün fikirler ve ilginç oyunların yanında çok da verimli bir temaya sahipti: Connected. Jame müzikçibey olarak katıldığım ve birden fazla oyun üzerinde çalıştığım için, kendi çapımda üretimlerim basit zihin alıştırmaları ve çizimlerden öteye geçmemişti. Fakat tema üzerinde düşünmeye devam ettim - hatta jam esnasındaki fikirlerimden birini de şahane insanlarla fikir paylaşımları yardımıyla az çok ilerlettim, fakat öyle kaldı. Orada yapılan oyunlar arasında hoşuma giden fikirlerden biri de şahane insan Sercan Altun'un oyunu Provocateur'deki bilgi iletim bağlantılarıydı. Çoğu jam oyunu gibi (zamansızlıktan dolayı) oynanış ve denge konusunda mükemmel olmasa da, oyundaki "aynı ortamda bulunan bağımsız birimler arası kısıtlı iletişim ağı/ağları ve bu ağ dahilinde yalpalaya yalpalaya yayılacak bilgi kırıntıları" öğesi (bu durumda propaganda, dedikodu, vs) çok ilgimi çekmişti. Connected'ın diğer potansiyel yorumlarını da düşünerekten geçen birkaç haftadan sonra geçen gün, eve yürürken, gözlerim parladı. Cumartesi günü, aralarında dört gün olan kardeşim ve benim doğum günlerimizi kutlamak için sekiz milyon insan aynı evde toplanacaktık (ondört). Aynı ortamda bulunan, birbirini yeterince tanıyan ama yine de farklı sosyal çevrelerin üyeleri olan bu sekiz milyon (ondört) insanı eğlendirecek, hem de bu ilişkiler ağından faydalanabilecek bir tatlılık yapmamak için hiçbir sebep yoktu. Fakat bu tür kalabalık toplantılarda olduğu üzere, herkesin yüzde yüz dikkatini vermek zorunda olduğu bir oyunun ömrü çok kısa olacaktı, bu yüzden hem yemeğe, muhabbete, eğlentiye devam edip hem de katılınabilen bir aktivite çok daha iyi olurdu. Fiil çekimleriyle başı böylesine dertte olan bu paragrafı bitirirken, neden bu aktivite bir oyun olmasındı? |
Language
All
Archives
January 2016
|