To write is like to perform, a professor of mine had said once. Just as you prepare for and arrange the parts of your dance resital, your stage show or your stand-up routine, you prepare for what you write. And just as you need to be in the right mood to perform your show, you need to be focused on and excited (or at least motivated) to write about whatever your chosen topic is._ This past week I, and many people I know, were in the mood for nothing other than rage, desperation and revolt. That's why I still haven't posted the second part of the interview I did (in Turkish) with the guys at Arthenda Games - in fact I haven't even written it yet. As I said, not in the mood to perform. So here's something beautiful to listen to until we all get ourselves together (sorry for the low quality):
Çağlar sonra Geekyapar.com'daki çok sevgili köşem Ben Bu Adama Karşıyım'a ikinci yazıyı ekleyebildim. Kelime bütçelerimi darmaduman ettiğim bu yazıyı siz sevgili okurlarıma armağan ediyor, üç sayfanın üçünü de okumayı unutmamanızı salık veriyorum.
Hala şu linkten hemencik gidip okumaya üşenenler için yazının başlarından kerameti kendinden pek menkul bir alıntı, imajdan hemen sonra. Taze bilgisayarla birlikte gelen taze iki incelemeden ikincisini, slavlıkta sınır tanımayan post-apokaliptik distopik oyun Metro 2033'e yaptık. Bu had safhada generic oyun dergisi girizgahın ardından, hemen inceleme yöntemim olan 4x1'in ne olduğunu kısaca hatırlatıp, yazının asıl kısmına geçelim. Değil mi mirim? Hatırlamayanlar için: 4x1 oyunu bütünüyle ele alıp dört temel soru soran, her soruya da 1 ya da 0 puan veren bir inceleme yöntemi. Bütün soruların yazarın kişisel beğeni ve yorumlarına kalması ve eldeki eserin tamamını değerlendirmesi sebebiyle, 4x1 objektif ve oran ölçeğine uygun bir sonuç vaat etmez. Bununla bağlantılı olarak da ne 4 üzerinden 4 mükemmel bir oyun, ne de 4 üzerinden 0 baş belası bir oyun anlamına gelir. Şimdi haberler. - Ben buna değerim puanı: 1
Görsellerinin ve mekanın etkileyiciliği bir kenara, anlattığı öykü ve yaşattığı deneyimi 12 saate sığdırabilmesiyle bu oyun başında geçecek her saati fazlasıyla hak ediyor. Tekdüze görevlere bağlayıp seksen saate yaymak yerine, çok yoğun bir deneyimi çok başarılı bir şekilde yaşatıyor. Biz de buna değiyoruz açıkçası. Yeni bilgisayarımı edindikten sonra oynadığım iki oyunu 4x1'e tabi tutmaya karar verdim. Bilmeyenler için: 4x1 oyunu bütünüyle ele alıp dört temel soru soran, her soruya da 1 ya da 0 puan veren bir inceleme yöntemi. Bütün soruların yazarın kişisel beğeni ve yorumlarına kalması ve eldeki eserin tamamını değerlendirmesi sebebiyle, 4x1 objektif ve oran ölçeğine uygun bir sonuç vaat etmez. Bununla ilintili olarak da ne 4 üzerinden 4 mükemmel bir oyun, ne de 4 üzerinden 0 baş belası bir oyun anlamına gelir - hatta iki oyundan birine 3 birine 4 puan veren bir yazarın 3 puanlık oyunu 4 puanlıktan daha çok sevmesi bile mümkündür. Hatta bu ve bir sonraki 4x1 incelemelerimde de göreceğiniz üzere, içinde bulunduğum durum tam olarak bu. İlk önce Dishonored'a bakalım. - Ben buna değerim puanı: 1
Kendisine 17 saatimi vermiş olmama rağmen hiçbir pişmanlık yaşamadığım için, ve o 17 saati baştan sona sürekli bir diken üstünde heyecanla geçirdiğim için, Dishonored'ın kesinlikle harcanan her şeye değecek bir oyun olduğunu düşünüyorum. Oynanış ve anlatı arasında muhteşem bir uyum olmasa da, en azından alakasız olmaması ve bir Bioshock Infinite sıkıntısı yaşatmaması mutluluk verici. |
Language
All
Archives
January 2016
|